9 Mart 2016 Çarşamba

Mrauk U Krallığı ve Arakanın Islam ile tanışması

Share this PostPin ThisEmail This

Günümüzde Burma’nın batı eyaletlerinden biri olan ve Bengal Körfezi’nin doğu sahilleri boyunca uzanan Arakan’da İslam, 800’lü yıllarda ilk olarak Arap tüccar ve dervişlerin tebliğ faaliyetleriyle yayılmaya başladı. 1203 yılında Bengal’in Müslüman olmasıyla birlikte de bölgede etkisini arttırdı. Tam 201 yıl sonra Budist Arakan Kralı Narameklia yönetiminden memnun olmayan Arakan’daki etnik gruplardan Budist Maghların (Rakhinelerin), Ava’ya giderek dindaşları Burmalıları kendi ülkelerini işgale davet etmesi bir dönüm noktası oldu. Ava Kralı Minkhaung’un oğlu Minye Kyav Sva’nın, bir ordu ile Arakan’ı işgal etmesi üzerine Kral Narameikla, tahtını bırakarak Müslüman Bengal Sultanlığı’na sığındı. Bengal’in İlyas Şahi  Hanedanı sultanlarından Sultan Gıyaseddin Azam Şah (1390-1411) tarafından çok iyi karşılanan Arakan Kralı Narameikla, yirmi yıldan fazla bir süre yaşadığı bu ülkede çeşitli ilimler öğrendi ve İslam dinini kabul etti. Müslüman olan Kral Narameikla, Arakan kaynaklarında “Savmuan” şeklinde geçen “Süleyman Şah” adını aldı. 1430 yılına gelindiğinde Bengal Sultanı Celaleddin Muhammed Şah’ın gönderdiği orduların desteğiyle eski Kral, yeni kimliği ile tekrar tahta oturdu. Böylece üç yıl sonra başkentini Mrauk-U ya da Pattahri Kuilla olarak bilinen yere taşıyan Süleyman Şah, “Arakan-Mrauk-U İslam Sultanlığı”nı kurdu. Kendi adına ve üzerinde “Kelime-i Tevhid” yazılı paralar bastırdı. İslam’ın aydınlığı kısa sürede tüm Arakan’a yayıldı ve devam eden süreçte bölgedeki etnik gruplardan İslam’ı seçen Rohingyalar,  Arakan’da çoğunluk haline gelerek Güneydoğu Asya’da İslam medeniyetinin ve ümmetinin önemli bir parçası oldular.

 

1430 yılında Süleyman Şah (Narameikla) tarafından kurulan Mrauk-U Hanedanı döneminden itibaren “Temel direk” anlamına gelen “rükn” kelimesinden türetilmiş “Arakan” adıyla anılan bu topraklarda, yüzyıllar boyunca hüküm süren ve Daka ile Sundurbans’tan başlayıp Molmeyn’e kadar uzanan bu Müslüman Sultanlık, Bengal Sultanlığı ile uzunca bir süre iyi ve yakın ilişkiler kurdu, onların etkisinde kaldı. Bu dönemden itibaren Bengal Sarayı’nda konuşan Farsça,1845 yılına kadar Arakan’ın resmi dili oldu. Bunun yanında Bengalce, Farsça, Arapça ve Arakancanın (Rakhine) karışımı bir dil olan Rohingya dili de yüzyıllarca varlığını sürdürdü.

 

1430’dan 1638’e tahta Süleyman Şah’ın soyundan gelen hükümdarlar geçtiler. Süleyman Şah (Narameikla) 1430-1434, Ali Han (Meng Hari) 1434-1459, Kalima Şah (Ba Sav Pyu) 1459-1482, Matu Şah (Daulya) 1482-1492, Muhammed Şah (Ba Sav Nyo) 1492-1493, Nuri Şah (Ran Aung) 1493-1494, Şeyh Modullah Şah (Salingatu) 1494-1501, İli Şah (Meng Raza) 1501-1523, İlyas Şah (Kasabadi) 1523-1525, Celal Şah ( Meng Sav U) 1525, Ali Şah (Datasa) 1525-1531 ve Zabuk Şah (Minbin) 1531-1553 dönemiyle birlikte Arakan, bir imparatorluk haline gelerek oldukça güçlendi. Dini, fikri ve kültürel alanlarda ve mimaride önemli gelişmeler kaydedildi. Portekizlilerin de desteğiyle Mrauk-U’yu tahkim eden Zabuk Şah, silah gücünü arttırdı, askeri talim ve eğitime önem verdi ve karma bir ordu ile donanma kurdu. Zabuk Şah, Portekizlilerden azami düzeyde istifade ettiği bu dönemde Bengal’deki iç savaşı fırsat bilerek 1540 yılında Çittagong’u da içine alan bölgeyi işgal etti ve Arakan Sultanlarının Bengal’e beslemiş oldukları sadakat ve dostluğu sona erdirdi.



Zabuk Şah’ın 1553 yılında ölümünün ardından Bengal Sultanı Şemseddin Ebu Muzaffer Muhammed Şah, 1554 yılında Çittagong’u ele geçirdi. Sonra da Arakan’ı işgal ederek adına para bastırdı. Altı yıl Bengal Sultanlığı’nın idaresi altında kalan Arakan’da daha sonra vasal olarak 1571 yılına kadar iki Budist Magh (Rakhine) Kral tahta geçti. Bu dönemin ardından 1571’de tahta, Zabuk Şah’ın oğlu Sultan İskender Şah’ın çıkmasıyla iktidar yeniden Mrauk-U Hanedanı’na intikal etti. Sultan İskender Şah, zorlu bir mücadelenin ardından Çittagong’u bir kez daha kontrol altına aldı.

 

Bölgedeki hakimiyetini sürdürmek isteyen İskender Şah, Bengal’i elinde tutan Babürlere karşı babası gibi Portekizlilerle ittifak kurdu. Ancak Portekizlilerin bitmek bilmeyen talepleri zaman zaman ilişkilerin zedelenmesine neden olmaktaydı. 1593 yılında İskender Şah’ın yerine geçen oğlu Salim Şah (Min Raza Gyi) döneminde Arakan en parlak dönemini yaşadı ve en geniş sınırlara ulaştı. Bundaki en önemli etken ise kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden Portekizlilerin desteği ve bu sayede kurulan ordu ile donanma idi. Bu dönemde Burma topraklarının bir kısmını da ele geçiren Arakanlılar, 1600’lü yılların başından itibaren düşmanca tavır ve faaliyet göstermeye başlayan Portekizlilerle de mücadeleye başladılar. Ancak Portekiz üslerini yok etmeyi hedefleyen Salim Şah’ın 1612’yılındaki ölümü bu teşebbüsü akim bıraktı. Onu takip eden Hüseyin Şah (Min Hamaung) -1612-1622- ve II. Salim Şah (Tiri Tudamma) -1622-1638- dönemlerinde Babür-Portekiz meseleleri Arakan Sultanlığı’nı meşgul eden en önemli konulardı. Portekizlilere karşı Hollandalılarla işbirliği yapan Hüseyin Şah, Portekiz üssü Sondip’i fethederek bölgedeki Portekiz varlığına büyük bir darbe vurdu. Babürlere mağlup oldu ise de konumunu korumayı başardı. Oğlu II. Salim Şah ise körfezde artan Portekizlilerin köleleştirme faaliyetleri, Bengal’de sebep oldukları zulüm ve yağmalar, Maghlar ve Rohingyalar’ın da katıldığı isyanlar, kıtlıklar gibi meselelerle meşgul oldu. Hollandalılarla ilişkileri geliştirerek Mrauk-U’da fabrika açmalarına izin verdi.    

Kaynaklar:
Dünya Bülteni-Dr.Muhammed Yunus,(Çev. Hatice Uğur)
Dünden Bugüne Arakan, İHH, İstanbul, 2012.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder